Şimdi ilk kısmı yabancı ve yerli olarak iki tarafa ayırmak gerekiyor.
Siz yabancı bir fon yöneticisi olsanız, Türkiye borsasına yatırım yapma hevesiniz şu ortamda çok yüksek olur mu, hayır olmaz. Ki zaten borsa istanbuldaki yabancı oranlarının çok çok düşük olduğu bir dönemdeyiz. Fakat bu demek değil ki yabancı yatırımcı hiç yok. Elbette var. Tahmin edilebileceği gibi yabancı perspektifinden Türkiyedeki bu ortamda yatırım yaparken en büyük çekince, yatırım yapılan hisse senedinin değer kazanıp kazanmayacağı değil, döviz bazında ne kadar değer kazanacağı. Bunun için de çıkış stratejileri yaparak, opsiyon veya forward kontratlarla gelecekteki döviz fiyatlarını garanti altına alarak yatırım yapıyorlar.
Örneğin şu an borsa istanbulda birkaç şirkette yatırımı olan Finlandiyalı bir fon, aldığı şirketleri açıklarken para birimi riskini hedge ettiklerini de açıklamıştı.
Yatırım yapmadan önce bakılacak şeyleri yazmışsınız. Evet doğru ama şöyle detaylandırayım.
Risksiz getiri oranı, yani faize bakarsınız. Burada yatırım yaptığınız ana paradan herhangi bir şey kaybetmeyeceğiniz, bununla birlikte de belli bir vadenin sonunda, belli bir oranda para kazanacağınız garantidir. Risksiz getiriden kasıt bu.
Ama siz örneğin borsaya yatırım yaparsanız, aldığınız hisse senedinin iyi performans gösterememe riskini de üstlenmiş olursunuz. Ve aldığınız bu risk karşılığında da risksiz getiri oranından, yani faizden daha yüksek bir getiri beklersiniz. Buna da
risk primi deniyor.
Borsanın geçmiş yıllarda nasıl bir risk primi getirdiğine bakıp, ilgilendiğiniz şirketin deltası ile çarparak da daha şirket spesifik hesaplara girebilirsiniz.
Bu bahsettiklerim değerleme yaparken kullanılan Ağırlıklandırılmış Ortalama Sermaye Maliyeti yani WACC formulünün, sermaye tarafında kullanılan şeylerdir.
Çok da uzatmadan yerli tarafına geçiyorum. Yerli yatırımcının günümüz şartlarında enflasyonun üzerinde bir getiri elde etmeyi umabileceği tek ortam borsa şu an için. Reel faiz zaten yok. KKM ile en azından dövize karşı değer kaybını hedge edebilirsiniz ama o da zaten malum, enflasyonun altında gidiyor.
İkinci sorunuza gelirsek, borsada yıllık %20 düzenli kar etmek zor değil. Hatta mütevazi bir beklenti.
Enflasyon bu seviyedeyken de, daha düşük olduğu zamanda da bir senede %90 kazanabilirsiniz. Elbette her yıl istikrarlı bir şekilde %90 kazanacağınızın garantisini size kimse veremez. Ama emin olun, bu oranları kazanan insanların sayısı düşündüğünüzden çok daha fazla.
"bu yıl %90 kar eden biri enflasyon daha düşük olduğunda neden daha düşük karlar elde ediyor"
Böyle bir genel geçer kural yok. Enflasyon varsa yüksek kazanırsınız, yoksa düşük kazanırsınız gibi bir şey üzerinden borsada yatırımı okuyamayız.
Borsadaki şirketlerin, sektörlerin her birinin avantajlı veya dezavantajlı olduğu dönemler olur. Ekonomik gündemdeki değişimler doğal olarak her şirketi, her sektörü farklı şekillerde etkiliyor.
Örneğin mesela sizin önermeniz, demir çelik şirketlerinde işlemiyor. Açıp borsadaki büyük demir çelik hisselerinin sene başından bu yana grafiklerine bakarsanız çok iyi durumda değiller. Enflasyonun yüksek oluşu, bu şirketlerde bir getiriye dönüşmemiş. Çünkü o şekilde direkt bir korelasyon yok. Aynı dönemde enerji şirketlerine bakarsanız, çok farklı sonuçlarla karşılaşacaksınız.
Borsada yatırım yapmayı ve potansiyel gelirleri sadece enflasyonla ilişkilendirmek yanlış bir düşünce tarzı olur. Bu yüzden "enflasyon yüksekken %90 kazanırsın ama düşünce kazanamazsın" gibi bir mantık da işlemiyor.